EBÛ SÜFYAN BİN HARİS

Ebû Süfyan bin haris(Mekke’nin reisi olan Ebû Süfyan bin Harb ile karıştırılmamalıdır.) Peygamber Efendimizin (s.a.v) hem süt kardeşi hem de amcasının oğludur. Peygamberimiz ve amcasının oğlu küçük yaşlarda iken çok iyi anlaşırlardı. Ta ki Peygamber Efendimize vahiy gelip İslamı tebliğ edene dek. Ebû Süfyan bin Haris Efendimize karşı müşriklerin safında yer almıştır. Hatta ilk karşı gelenler arasındadır. Ebû Süfyan düşmanlığını o dereceye getirmiştir ki iyi bir şair olması sebebiyle, Peygamberimizi ve İslâmı alaya alan birçok şiir yazmıştır. Müslümanlara karşı yapılan tüm savaşlara katılmıştır. Yani İslamın karşısında sert bir duvardır. Ebû Süfyan’ın bu tavırları Peygamberimizi derinden yaralamıştır. Çünkü o Efendimizin çok sevdiği dostuydu.

Kalbinin İslâma Isınması

Peygamberimize kalbi kinle dolu olan Ebû Süfyan, yapılan Hudeybiye antlaşması sonrası, ticaret için Suriye’ye yolculuk etmiştir. Suriye yolculuğunda kalbinin İslama ısınmasını sağlayan bir takım konuşmalara şahit olmuştur. Bu konuşmalar Medine’deki İslam Devleti ve Hz. Muhammed’in Peygamberliği üzerineydi. Duyduklarına hayli şaşırmıştı. Bu kadar uzak memlekettten dahi, kuzenin peygamberliği, önderliği merak ediliyor olması onu sorgulamaya itmişti. Düşünceleri karışmıştı. Bunca zamandır yaptıklarının hiç doğru olup olmadığını, sorgulamadığını fark etti. Bunu şöyle ifade etti:“Yaşlılarımız bir yol edinip gittiler, biz de onlara uyduk. Onlar putlara sığınarak Muhammed’e karşı geldiler, biz de onların yaptığını yaptık.”* Ticaret yolculuğu bitip Mekke’ye döndüğünde durumu arkadaşlarına açtı. Onlar da Ebû Süfyan’a katılmaktaydı. Günlerce düşündükten sonra çok büyük hata yaptığını anladı. Yanına oğlunu da aldı ve Peygamber Efendimizin yolunu tuttu.

Af Yoluna Koyulması

Af yolunu tutan Ebû Süfyan b. Haris Ebva veya Nîku’l Akab bölgesinde Mekke’yi fethetmek için gelen İslam ordusuyla karşılaştı. Onların gözünde hâlâ katı yürekli bir zalim olduğu için öldürülmekten korktu ve saklandı. İslâm ordusu da az ilerde mola vermişti. Ertesi günün sabahında ortalık sakinken oğluyla birlikte ordugâha girdi ve Efendimize ulaştı. Peygamberimiz onu gördüğünde yüzünü çevirdi. Ebû Süfyan b. Haris Rasûlüllah kafasını hangi yöne çevirirse o da o yöne geçti. Fakat Rasûlüllah da başını başka yöne çevirdi. Peygamber Efendimiz ona bakmamıştır dahi. Ebû Süfyan b. Haris bu durum karşısında çok utandı. Yaptıklarından çok pişmandı. Oradan uzaklaştı ve yolda Hz. Ebu Bekir ile karşılaştı. Ondan kendisini Rasûlüllah ile görüştürmesini istedi. Hz. Ebu Bekir “Rasûlüllah’ın yüz çevirdiği kişiye ben taraftar olmam”* demiştir. Ebû süfyan b. Haris, Hz. Ebû Bekir’in yanından ayrılırken bu defa Hz. Ömer ile karşılaştı. Hz. Ömer de “Ey Allah’ın düşmanı! Rasûlüllah’ı ve arkadaşlarını üzen sendin değil mi! Üstelik O’na düşmanlığını her taraftan duyulacak kadar ileri götürdün değil mi!”* diyerek O da çok sert çıkmıştır. Ardından amcası Hz. Abbas ile karşılaştı. Ona çok pişman olduğunu, müslüman olduğunu, Rasûlüllah’ın kendisini görmek dahi istemediğini söyler. O da: “Yeğenim! O’nun senden yüz çevirdiğini bildikten sonra seninle konuşmam doğru olmaz. Eğer sana yakınlık gösterirsem O’nu üzmekten ve öfkelendirmekten korkarım.”*Dedi. Ebû Süfyan b. Haris çaresiz, oradan da uzaklaştı. Ne yapacağını bilmez duruma geldi. Kimsenin ona yardım edemeyeceğini anladı. Rasûlüllah’ın çadırının önüne oturdu ve kendisini affedene dek buradan ayrılmamaya karar verdi. Gerekirse Rasûlüllah için açlıktan ve susuzluktan ölecekti. Orduyla birlikte hareket ediyor, Rasûlüllah’ın yanına ara ara gelip kendisini görmesini sağlıyordu. Günlerce yolculuktan sonra Mekke’nin yakınlarındaki Ebtah vadisine kadar geldiler. Yine Peygamber Efendimiz’in çadırının önünde beklerken Hz. Ali geldi ve ondan Yusuf Sûresindeki bir ayeti Rasûlüllah’a okuması tavsiye etti.

Hz. Yusuf’un Kardeşlerini Affetmesi

Olayın devamını anlamamız için Hz. Yusuf’un kardeşlerini affettiği kısmı anlatmamız da yarar var. Hz Yusuf (a.s) çektiği birçok sıkıntının ardından Mısır’a sultan olmuştur. İffetini kirletmeye mukabil 8 yıl zindanda kalmış ardından Mısır kralının rüyasına yorumlayarak zindandan kurtulmuş, maliye bakanlığına yükselmiştir. Hatta daha da ilerleyip Mısır’a sultan olmuştur. Kendisini kuyuya atan kardeşleri bir gün kıtlık yüzünden erzak istemek üzere huzuruna çıkmışlardı. Kardeşleri onu tanıyamamıştı fakat Hz. Yusuf onları çok iyi tanımıştı. Kardeşleri birkaç gidiş geliş ardından Hz. Yusuf’tan kendisinin kuyuya attıkları kardeşi olduğunu duyunca hayret etmişlerdi. Bu konuşmalar Kur-an’da şöyle geçmektedir:

Yusuf Sûresinden ayetler:

( 89)Yûsuf, “Siz, cahilliğiniz yüzünden Yûsuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz? dedi.*


﴾90﴿

 “Yoksa sen, gerçekten sen Yûsuf musun?” diye sordular. O da “Evet” dedi, “Ben Yûsufum, bu da kardeşim. Allah bize lutufta bulundu. Kim Allah’tan korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez.”*


﴾91﴿

 Dediler ki: “Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.”*


﴾92﴿

 Yûsuf şöyle dedi: “Bugün yaptıklarınız yüzünüze vurulmayacak, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.*

Peygamberimizin Affı

Ebû Süfyan b. Haris Hz. Ebû Bekir’in tavsiyesi üzerine Rasûlüllah’ın huzuruna çıktı ve Yusuf Sûresinin 91. ayetini (Dediler ki: “Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.”)*okudu. Peygamberimiz de ona cevaben 92. ayeti (Yûsuf şöyle dedi: “Bugün yaptıklarınız yüzünüze vurulmayacak, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.)* okudu. Bu tatlı diyalog karşısında Ebû Süfyan b. Haris hem utanır hem de çok sevinir. Ardından bir şiir okur:“Ben, Lât’ın süvarileri Muhammed’in  süvarilerini yensin diye diye sancak taşıdığım gün, gecenin başında yolunu şaşırıp, zifiri karanlıkta ne yapacağını bilemeyen kimse gibiydim. Şimdi ise yolunu bulmuş ve selamete ulaşmış kişi gibiyim..”* Böylelikle Peygamber Efendimiz kuzenini affetmiştir. Ve tekrar o eski dostlukları canlanmaktaydı. Hz. Ali “Kur’an-ı Nâtık”dır yani konuşan Kur’an’dır. O Ebû Süfyan b. Haris’i Hz. Yusuf’un kardeşleri yerine, Peygamberimizi de Hz. Yusuf’un yerine koymuştur. Hz. Ali’nin yaptığı bu canlandırma çok hoş bir tablo ortaya çıkarmıştır. Allah’ın bize de Kur’an ile konuşmayı nasip etmesi duasıyla…

 

Kaynaklar

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Y%C3%BBsuf-suresi/1685/89-92-ayet-tefsiri

Celaleddin Vatandaş, Hazreti Peygamber’in Hayatı, Pınar yay.,2005-İstanbul (Vâkıdî, Meğâzî, II, 806-812; et-Tabakatü’l, Kübra, IV/50; İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, IV/42, 43)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

CAPTCHA ImageChange Image