1. İSLAMİYETTE RÜYALAR:
Rüyalar Allah(c.c) tarafından insanlara bahşedilmiş mucizevi bir olaydır. Rüyalar kimi zaman insanların bastırılmış duygularıdır yahut gün içinde yaşadığımız olayların devamı, bir parçası niteliğindedir. Bunun dışında İslamiyet’de salih ya da şeytani rüyalar olabilmektedir.
Rüya Çeşitleri
Bu konuyla ilgili efendimiz şöyle buyurmuştur:
Rüya üçtür. Allah tarafından olup müjde veren salih rüya, üzüntü verip şeytandan gelen rüya ve insanın kendi kendine bir şeyler söyleyip tasavvur ettiğinden meydana gelen rüya.
Bu hâdis-i şeriften anlaşılmaktadır ki bazı rüyalar Allah tarafından insanlara nimet olarak verilmiştir. Bu salih rüyalar peygamberlerin bilgi kaynağı olmuşlardır. Bununla ilgili efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Müminlerin rüyası nübüvvetin kırk altı bölümünden bir bölümdür.” Burada müminlerin rüyası ile salih rüyalar anlatılmak istenmiştir. Yani buradan çıkarılan sonuç salih rüyalar 46 vahiy çeşidinden biridir. Salih rüyalar âlimler içinse tam bir ilim kaynağı olmamaktadır. Salih rüyalarda görülen Bilgiler ışığında hareket edilebilir fakat kesin bir kaynak olmadığı için mutlaka uyulmak zorunlu değildir yani bu bağlamda bu bilgiler birer tavsiye niteliğindedir.
Şeytani rüyalar, şeytanların insanlara korku salmak için kalplerine dert vermesidir. Bu tür rüyalar başka kişilere anlatılmamalı, rüyadan uyandıktan hemen sonra euzü besmele çekilmelidir.
Ve son olarak yaşanılan olaylar çerçevesinde görülen rüyalar ise gün içinde üzerinde fazla düşünülen fikirlerin rüyada da görülmesidir. Beyin bunu gün içinde tamamlayamadığı olayları rüyasında tamamlamaya çalışır ve hatta bazen öyle ileri gider ki yeni bir buluşun, icadın başlangıcı olabilir. zira birçok bilim insanı rüyasında gördüğü bilgilerle hareket ederek ortaya yeni bir ürün çıkartmıştır.
Takkeci İbrahim Efendi’nin Rüyası
Rüyalar bir çok kıssada, hikayede, olayda anlatılır. Bazen insanlar gördüğü rüyaların üzerinde çok fazla düşünebilirler ve hayatlarına buna göre yön verirler. Buna en güzel örnek takkeci İbrahim Efendinin rüyasıdır: Takkeci İbrahim Efendi, İstanbul’da yaşayan geçimini takke satarak sağlayan mütevazi, hoşgörülü bir esnafmış. Hayali hoş bir camii yaptırmakmış. Bunu öylesine çok istermiş ki aklından bir türlü çıkmazmış. Ama bu camiyi yaptıracak ne o kadar parası, ne de gücü varmış. Günler böyle geçerken Takkeci İbrahim Efendi, bir gün rüyasında muhterem bir zatın kendisine, rızkının Bağdat’ta 3 üzüm tanesi olduğunu söylerken görür. İbrahim Efendi bu rüyaya çok şaşırır hayır olsun der. ertesi gün de aynı rüyayı gören İbrahim Efendi Bağdat’a gitmeyi düşünür fakat emin olamaz. Üçüncü günde aynı rüyayı gören İbrahim Efendi artık Bağdat’a gitmeye karar verir. Bağdat’a vardığında bir hana girer. geceyi orada geçirir. Ertesi gün rüyasında gördüğü üzüm asmasını orada da görür. Hemen koşar 3 üzüm tanesi arar. Bu sırada kendisine yaşlı bir adam yaklaşır ve “hayrola niçin bu kadar çabalarsın?” der. Takkeci İbrahim Efendi de adını söylemeden, gördüğü rüyayı anlatır. Yaşlı adam da “Yahu ben senelerdir rüyamda, Takkeci İbrahim adında bir zatın kömürlüğünde birçok altın olduğunu görürüm de yerimden kıpırdamam sense üç üzüm tanesi için buralara kadar gelmişsin. Hayret doğrusu” der. Takkeci öyle şaşır öyle şaşırır ki kulaklarına inanamaz. Hemen evinin yolunu tutar. Bakar ki hakikaten kömürlüğün altı küp küp altın doludur. Bu altınlarla o çok istediği camisini yaptırır.
Bu kıssadan da görüldüğü üzere bazı rüyalar doğrudur yani salihtir. fakat bu rüyalara göre hareket etmek insanı derde de düşürebilir yahut derdine deva da olabilir. Sizin de gördüğünüz rüyaların peşinden gittiğiniz oldu mu?