Bir ses duydum o gece. Ses uzaktan geliyor ama şiddetli mi şiddetli. Sanki o çığlıklar benim üstüme çullanıyor. Duyguların cümbüşüydü üstümdeki. Endişe, korku, yalnızlık, çaresizlik… Koşuyorum. Durmadan koşuyorum. Istırap denizinden, özgürlük koridorlarına ulaşmaya çalışıyorum. Örtmeye, ört pas etmeye çalışıyorum bu sesi. Meğer ses derinlerden geliyormuş. Vicdanımın sesiymiş.
Çığlıklarla, yangın yerleriyle, can pazarlarıyla dolu olan yeryüzüne bu çaresizlik deryasına bir çözüm formülü bırakıyor Kemal Sayar: “Kalbe dönüş”. Yani ıstırap duyanla ıstırap duymak ve bununla birlikte onun için harekete geçmek. İşte Kemal Sayar’ın dilinden merhametin tanımı. Üzerinde durduğumuz dünya birçok acıya, zulme, zalime ev sahipliği yapmıştır ve halen yapmaktadır. Uganda, Bosna, Filistin ve daha niceleri… Kemal Sayar, günümüzdeki insanların seslere ve imgelere boğulmuş olduğunu kitabında dillendirmektedir. Tek saniyemizin boş kalmadığını ve hatta bir dostla dahi sohbet ederken bile göz ucuyla gazete okumaktan bahseder. Bu son derece gürültüyle dolmuş zihinlerimiz artık mazlumların haykırışlarını duymuyor. Bazıları için insan canı koskocaman bir HİÇ. Gelişmiş ülkelerde insanlar obeziteden ölürken diğer yandan fakir ülkelerde masum canlar bir yudum su bulamamaktan gözlerini hayata yummakta. Bu olay karşısında büyük bir adalet yoksunluğu görüyoruz. Madem çözümümüz merhamet, o halde merhametin filizleneceği toprak da adalet toprağı olmalıdır.
Merhamet kitabını okuduktan sonra başımı yastığa koyduğumda içimden gelen sesleri duyabiliyordum artık. Yazar bana özümü hatırlatmıştı. Her insanın içinde o merhamet, rikkat tohumu vardır. Ancak kimimiz onu görmezden gelir kimimiz onu büyütür, dallanıp budaklandırıp ve büyük bir söğüte çevirir. kitabı okudukça şefkatin peşine düştüm. Daha kitap bitmeden çevreme bakarken yanı başımdaki gibi düşünmeyi denedim. Onun gülümsemesi benim mutluluğum, onun öfkesi benim hiddetim oldu. Kitap, hem kişisel gelişim hem de deneme tadındaydı. Anlatılan psikoloji vak’aları, gerçek hayat hikayeleri bana birçok yeni bakış açısı kazandırdı. İnsanî ve ahlakî değerlerimizi hatırladım. İyimserlik, sevgi, yardım etme, acıma, güzelliği arama, hakkı hakkı olana teslim etme, bağışlama gibi duyguların hepsiyle iç alemimde yolculuklar yaptım. Ve kitap bittiğinde Uganda’nın masumlarıyla, Suriye’nin yetim çocuklarıyla kısacası her mazlumun yanındaydım artık.