Biz Türkler, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelene kadar birçok çetin ve zorlu savaştan muzaffer olarak ayrılmış bir topluluğuz. çünkü ordumuz geçmişten günümüze kadar (Mete Han MÖ 209) düzenli bir birlikten oluşmuştur. Ne zaman ki İslamiyet’i din olarak seçtik. İşte o vakit ordumuz birbirine daha da kenetlenmiştir çünkü artık bütün Müslüman Türklerin en önemli hedefi birlikte Allah için cihat etmek olmuştur.
11. yüzyılda Selçuklu Devleti Anadolu’nun sınırlarına kadar gelmişti. O zamanlar Anadolu’da ise Bizans imparatorluğu bulunmaktaydı. Selçuklu komutanı Alparslan, gözlerini Anadolu’ya dikmişti amacı Anadolu’yu Türk yurdu yapmaktı. Bu ülküyü çok iyi bilen Bizans İmparatoru Romen Diyojen; ordusunu kuvvetlendirmeye çalışmaktaydı ancak ordusuna farklı din, mezhep ve ırktan asker alması ordusunu karmakarışık, disiplinsiz ve düzensiz kılıyordu. Çünkü paradan başka ordusunu birbirine bağlayacak ortak bir manevi unsur yoktu. Bu da birbirine sımsıkı kenetlenmiş Selçuklu ordusuna karşın Bizans ordusunu zayıf kılıyordu.
Selçuklu ordusu birbirine sımsıkı bağlıydı çünkü bütün ordusu aynı amaç uğruna yaşayıp savaşıyorlardı. Hepsinin amacı: Allah yolunda Can vermek, şehit olmak, Cihat etmekti. Bu yolda şehadet şerbetini içmeyi ölümlerin en yücesi sayıyorlardı. İşte Selçuklu Müslümanlarının aynı inanç üzerinde birleşmeleri kendilerini muvaffak kılıyordu. Hatta öyle ki Malazgirt Savaşı’nın gerçekleşeceği günün cuma vaktinde birçok Müslüman; kardeşleri Selçuklular için Bağdat’ta Allah’a yalvarıyor, dua ediyordu. Bu Müslümanların nerede olursa olsunlar her zaman tek yürek attıklarının kanıtıdır.
Sonuç olarak Selçuklu devleti düzenli orduya sahipti ancak onları esas başarılı kılan şey gönül bağıydı. Bizans ordusu sayıca çok üstündü fakat dayanıp güvendikleri tek şey kendi kibirleriydi. Bu da kendilerini Malazgirt Savaşı’nda büyük bir yenilgiye uğrattı. Selçuklu ordusu ise şanlı bir zafer elde etti.